İktidarın ülkemizde ortaöğretim adına çok çok az da olsa kalan değerlerin bulunduğu kaliteli anadolu liselerinin bir kısmını “proje okulu” adıyla tümüyle bir saçmalık haline getirmesinden sonra bu okullarda görev alacak öğretmenleri 2025 itibarıyla (bu hafta) tamamen torpille atadı. Her konuda olduğu gibi bu büyük haksızlık hakkında da tek eğitimci sendikası olan Eğitim Sen eylem kararı aldı. Bununla ilgili duyuruları sosyal medyada görüyorsunuz. Bu yazımda sizlere eylem yapalım, eylemlere destek olalım, iktidarı kınayalım vs demeyeceğim. Meslek hayatının tamamına yakınını proje okulunda çalışarak geçirmiş bir öğretmen olarak halkımızla bunları paylaşmak gerektiğine inanıyorum.
Nitelikli eğitim kurumlarının hiç biri nitelikli değildir. Nitelik yalnızca öğrencilerde ve ebeveynlerde olur. Eğer yüksek puanla seçkin öğrenciyi alan bir eğitim kurumuysanız, burada herkes başarılı olur. Çünkü hammadde çok iyidir. Eğitimcilerin dersine saatinde gelip, önerilen uygulamaları yapması başarı için yeterlidir(böyle olmadığını elli tane örnekle göstermekte mümkün, genel olarak söylenirse böyledir).
Nitelikli öğrencilerin bulunduğu kurumlar(okullar) özel dersin çok olduğu, kitabın derginin çok satıldığı, sıklıkla döner sermayesi olan, otoparklı yerlerdir. Zaten bu özelliklerinden dolayı siyasi iktidarın tetikçisi idareciler ve özel ders-yayın işinden para kazanan adı öğretmen olan kişiler buralara çöreklenmiştir. Bu yüzden böyle yerlere atanmak çok zor değilse de Eğitim Sen’liyseniz imkansızdır.
Nitelikli öğrencinin bulunduğu okullar normal veya meslek liselerinden farklı olarak öğrencinin sürekli soru getirdiği ve öğretmenlere sorduğu yerlerdir. Dolayısıyla da soruları çabuk ve akılcı biçimde çözen öğretmenler iyi öğretmen, hemen cevap veremeyenler ise kötü öğretmendir. Bu şekilde adınızın çıkacağını bildiğiniz için, zaten öğrenciye bir şey anlatmayı sevmeyen kişiler bu tip okullara gitmez.
Nitelikli okullarda çalışan öğretmen kişileri haftanın bir günü mutlaka boş ister. Bunların dersi 20 saatten fazla olmamalıdır. Bu güne kadar gördüğüm tüm nitelikli okullar bu şekildeydi. Yani çok boş zamanları vardı öğretmenlerin… Lakin buralarda görev yapan; çok kitap, gazete, dergi, eğitim yayını, makale okuyan öğretmene rastlamadım. Prensip olarak 2000’den bu yana öğretmen olan kişiler asla okumaz(çoğu borsa, döviz, altın, kar payı konusunda uzman), okuyorsa da bunu belli etmez.
Fetöcülerin darbesinden sonra eğitim ikiye bölündü. İyi eğitim yapan okullar ve dersanelerden bozma kat kolejleri. Liselerin sınav kazanacak öğrencilerinin tamamı, 11-12. sınıflarda dersaneden dönüşen kolejlere gidiyorlar. Biraz olsun beyni çalışan % 2 civarındaki öğrenciler de “sınav atı” olarak koşturuluyor ve beyinlerini tamamen yitiriyorlar… Yani iki ucu b… değnek. 9-10. sınıfta devletin nitelikli olduğu söylenen okullarında oku, 11-12. sınıflarda yarış atı olarak koşmaya hazırlan.
Uzatıyorum farkındayım. Ama eğitim olayı zaten milyonlarca bireyin farklı olan özelliklerini yok edip herkesi bir arada yuvarlanabilecek kayalara dönüştürmektir. Bu nedenle eğitim sürecine giren herkes aynılaşır, aynı şeyi düşünür, aynı şeyi yaşar. 20 yaşında geldiğinde herkes üç aşağı beş yukarı aynıdır. Algı, kapasite, çözüm gibi özelliklerin hiç bir değeri yoktur. Eğer çocuğunuzun farklı olduğunu düşünüyorsanız ‘milli eğitim sistemi’ onun bütün farklarını yok edecektir. Eğer biraz akıllı olduğunu düşünüyorsanız onu proje okulllarından birine göndererek; ırmağın akış yönüne hareket etmeyi başarı sayan, sıradan ama iş sahibi bir birey elde edebilirsiniz.
Doğu hocam dünyada eğitim nasıl? Diyen herkes şunu mutlaka bilmelidir. Dünyada da bir kaç ülke hariç her yerde eğitim büyük bir darboğaz içindedir. Geçmişte zorunlu eğitim beş yıl iken bugün bütün dünyada bu süre 5+3+3+4=15 yıldır. Üstelik çoğu gelişmiş ülkede insanlar yüksek lisans ve doktora yaparak eğitime devam etmektedir. Ne güzel değil mi. Ülkemizde de liseler bir de fazladan bir yıl okuyor, üniversitede çoğu yabancı dil hazırlık okuluna gidiyor(yani 2 fazladan ama yabancı dil bilen yok). Burada büyük bir çelişki (saçmalık) yok mu? İnsanlar 15 yaşında üretmeye başlamalı, hayatı tanımalı, ailesinden ayrılarak yeni örüntüler kurmalıdır. O halde şunu peşinen söylemek lazım. Bütün dünya eğitim sistemi büyük bir darbogaza girmiştir. Her bireyi 15 yıl okutmak büyük bir yük olup, bunun getirisi yoktur. Bu kadar çok uzman – bilim insanı – yönetici ihtiyacı bulunmuyor. O zaman neden herkesi yetiştiriyoruz? Aynı ülkemizde olduğu gibi dünyada da bu kadar çok insanı okutmanın yanlış olduğu düşüncesi ciddi biçimde yayılıyor. Şu anda adı “Anadolu Lisesi” (tamamen bir aldatmaca sonucu tabela değiştirilerek meydana gelen bir yalan) olan okullarda eğitim gören milyonlarca bireyin hayatında karşısına “Miryakefalon Savaşı, Buzul Aşınım Şekilleri veya 3. Dereceden denklemler” kaç kere çıkacak.
Peki hocam Türkiye’de yaşayan aklı başında aileler çocuklarını nasıl yetiştirmeli? Bu konuda ilk ve kanımca herkesin çok önem vermesi gereken konu, yabancı dile eğitimi. Yani çocuklarımızın tek yabancı dil ile değil, imkanımız varsa iki yabancı dille 18 yaşına getirmeliyiz. Bu dillerden biri mutlaka ingilizce olmalıdır. Çocuklarımızın sayısal zekasının gelişmesi için ekstra etkinlikler yapmalıyız. Bugün sanal zeka ve sanal zekanın çok yakın gelecekteki gelişimi, sosyal bilimlerin artık tamamen yeryüzünden silineceğini gösteriyor(bunu çok iddialı veya yanlış bulanlar sanal zekanın sorduğunuz sorulara ne hızda cevap verdiğine bakmalı). Bunlara dikkat eden aileler artık çocuklarının bir dünya vatandaşı olduğunu bilerek onların yurtdışına gidecek şekilde hayata bakmalarını sağlamalıdır.
Yorum Yapılmamış