Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı IRENA tarafından hazırlanan “Elektrikli araçlarda akıllı şarj yenilikleri“ başlığını taşıyan rapor, 2040’tan itibaren satılan binek araçların çoğunun elektrikli olması durumunda, 2050 yılında 1 milyardan fazla elektrikli otomobilin (EV) yollarda olabileceğini gösteriyor. Bugün sabit elektrik şarj istasyonlarından enerji sağlayan 6 milyon elektrikli araç bulunuyor. Yapılan öngörüler, bugün elektrikli şarj istasyonlarında sağlanan sadece 9 TWh sabit pillere kıyasla 2050 yılında şebeke hizmetleri sağlamak için yaklaşık 14 terra watt saatlik (TWh) elektrikli araç pilinin bulunabileceğini gösteriyor. ELEKTRİKLİ ARAÇLARA HAYAT VERİYOR Gerçek örneklere dayalı IRENA’nın raporu ülkelere elektrikli araçlar için akıllı şarj sayesinde yenilenebilir enerji ile EV’ler arasındaki tamamlayıcılık potansiyelinden nasıl yararlanılacağı konusunda rehberlik ediyor. Politika yapıcılara, EV’lerden en iyi şekilde yararlanan bir enerji geçiş stratejisi uygulama konusunda önemli ipuçları sunuyor. Rapordaki analize göre, bugün otomobiller fosil yakıtlarla çalışıyor, ancak iklim değişimi konusunda artan baskı, pil maliyetlerinin düşmesi ve şehirlerdeki hava kirliliğiyle ilgili endişeler, bir zamanlar “aşırı fiyatlandırılmış” ve ihmal edilmiş elektrikli araçlara yeniden hayat veriyor. GELECEĞİN PİL BANKASI GARAJDAKİ OTOMOBİLLER Bugün birçok yeni elektrikli araç fosil yakıtlı meslektaşlarının yoldaki kabiliyetlerinin çok üzerinde bir performans sergilerken, enerji planlamacıları otomobilin zamanının yüzde 95’inin park halinde geçtiği gerçeğinden yola çıkarak şimdi şarj konusunda gözünü garajlara çevirmiş durumdalar. Sonuç olarak, dikkatli planlama ve…
Çevre Mühendisleri Odası Kocaeli Şube eski Başkanı Sait Ağdacı, Kandıra ilçesinde açılacak taş ocağı için yaklaşık 5 bin ağaç kesileceğini söyledi. Çevre Mühendisleri Odası Kocaeli Şube eski Başkanı Sait Ağdacı, Kandıra ilçesinde açılacak taş ocağı için yaklaşık 5 bin ağaç kesileceğini söyledi. Kesilecek ağaçların numaralandırıldığını belirten Ağdacı, “Yine bir ağaç kıyımı olacak” dedi. Çevre Mühendisleri Odası Kocaeli Şube eski Başkanı Sait Ağdacı, Kandıra ilçesi Babaköy’de yaklaşık 13 hektarlık alanda taş ocağı açılacağını söyledi. Ağaçların numaralandırıldığını ifade eden Ağdacı, “Taş ocağı açılıp taş çıkarılacak bu 13 hektarlık alanda. O bölgede bazı ağaçlar numaralandırıldı ve o ağaçlar da netice itibariyle kesilecek. Yaklaşık 5 bin ağaç kesilecek, yani yine bir ağaç kıyımı olacak orada. Hep diyoruz ki; Türkiye su fakiri olma yolunda hızla ilerliyor, sularımızı hoyratça kullanıyoruz ve su kaynaklarımızı da yok etme yolunda hızla ilerliyoruz. Yegane su kaynağımız olan ormanlar ve ağaçlarımız. Ormanları da yok ediyoruz, yeraltı kaynaklarımızı da kirletiyoruz malum etkenlerle” diye konuştu. ‘TAŞ OCAĞI AÇACAK BAŞKA YER Mİ YOK’ Ağdacı taşocağının başka alana açılması gerektiğini ifade ederek, “Bizim sürekli feryat etmemize rağmen, yine ağaç kıyımı devam ediyor. Orada Kuzey Marmara Otoyolu’na taş sağlamak, mıcır sağlamak amacıyla bir taş ocağı açılacak. 13 hektardan bahsediyoruz. Taş ocağı açılacak başka alan yok mu,…
Güney Amerika ülkesi Peru’da 8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. ABD Jeolojik Araştırma Merkezi (USGS), merkez üssü Lagunas’ın 80 kilometre güneydoğusu olan 8 büyüklüğündeki depremin yerin 110 kilometre altında kaydedildiğini açıkladı. İlk belirlemelere göre can kaybının yaşanmadığı deprem nedeniyle bazı kentlerdeki binalar yıkılırken, bazılarında hasar oluştu. Peru Devlet Başkanı Martin Vizcarra, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, yetkililerin depremden etkilenen bölgelerde çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. Lagunas Belediye Başkanı Arri Pezo, depremin bölgede çok şiddetli hissedildiğini kaydetti. Yurimaguas kentinde çok sayıda eski binanın yıkıldığı ve elektrik kesintisi yaşandığı ifade edildi. Başkent Lima’da depremi hissedenlerin sokaklara döküldüğü belirtildi. Deprem çevre ülkeler Brezilya, Kolombiya ve Ekvador’dan da hissedildi. Peru’da, 15 Ağustos 2007’de meydana gelen 7,9 büyüklüğündeki depremde 595 kişi hayatını kaybetmişti.
Tarım ve Orman Bakanlığı 2. Bölge Müdürlüğü, 2 adet kızıl geyiğini av turizmi kapsamında vurulması için ihaleyle satışa çıkardı. İhale takvimi Basın İlan Kurumu tarafından kamuoyuna duyuruldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bursa 2. Bölge Müdürlüğü’nün Fatih Sultan Mehmet Bulvarı’ndaki toplantı salonunda ihale yöntemiyle 10 Haziran 2019 günü saat 11.00’de yapılacak olan satışta, vurulacak her bir geyik için 14 bin lira ödenecek. Çalışmanın kent turizminin gelişmesine katkı sağlaması planlanırken, hedeflerinin ise geyiklerin neslini bir seviyede tutarak düzenli hale getirmek ve av turizmini geliştirmek olduğu açıklandı. Bir geyiğin en fazla 15-16 yıl doğada 2004 yılı ve sonrasında av turizmi kapsamındaki av organizasyonlarından en az ikisi yabancı avcılar için düzenleniyor. Yoğun talep üzerine önceki yıllarda birçok yaşlı geyik satışa çıkarken, bu sene rakam 2 adet olarak belirlendi. Geyikleri vurmak için yurt dışından çok sayıda turist gelirken, hem Orman Bakanlığı hem de avlanma bölgesindeki esnaf kazanıyor. Basın İlan Kurumu da ihale duyurusunu üstlenirken, ihaleye hayli ilgi olması bekleniyor.
TARIM ve Orman Bakanlığı, inşası süren Yusufeli Barajı’nda gövde yüksekliğinde 100 metreye ulaşıldığını açıkladı. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, Türkiye’nin vizyon projelerinden birisi olan Yusufeli Barajı’nda gövde beton döküm işlerine 2018’de başlandı. Gövde betonunun 2 yılda tamamlanması hedeflendiği kaydedilen açıklamada, “Dün itibarı ile barajda 1 milyon 100 bin metreküp beton dökerek gövde betonunda yüzde 27,5 gerçekleşmeye ulaşıldı. Ulaşılan bu gerçekleşme ile de gövde yüksekliği 100 metreye ulaşılan barajda böylece birinci dalya tamamlanmış oldu. Ayrıca barajın yükselmesiyle beton dökülen alanın büyümesinden istifade edilerek günlük beton hızı da artmaya başladı” denildi. ’100 KATLI GÖKDELEN YÜKSEKLİĞİNE ULAŞABİLİYOR’ Tamamlandığında Yusufeli Barajı ve HES projesinin kurulu gücünün 558 MW ve yıllık enerji üretiminin 1 milyar 888 milyon kilowattsaat olacağı belirtilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Projenin santral binası ve enerji yapılarında betonlama çalışmalarına planladığı şekilde devam ediliyor, enerji santralinin elektromekanik parçalarının montajları da inşaat faaliyetlerine bağlı olarak yürütülüyor Yusufeli Barajı, 275 metre gövde yüksekliği ile 100 katlı bir gökdelen yüksekliğine ulaşabiliyor. Yusufeli Barajı’nın gövdesinde kullanılacak olan 4 milyon metreküp beton ile Artvin’den Edirne’ye 13 metre platform genişliğinde beton yol yapılabilir. Ayrıca proje ile üretilen enerji sayesinde yaklaşık 600 bin kişinin enerji ihtiyacı karşılanabilecek.” Kaynak: DHA
Dünyadaki 7.6 milyar insan yeryüzünde yaşayan tüm canlıların sadece %0.01’ini oluşturuyor. Ancakinsanlık medeniyetin doğuşundan beri tüm vahşi hayvanların %83’ünün ve bitkilerin yarısının kaybına neden oldu. Yeni bir çalışmaya göre canlıların %13’ünü oluşturan bakteriler gerçekten de önemlidir fakat tüm canlı maddelerinin %82’sini temsil eden bitkiler diğer her şeyi gölgede bırakıyor. Böceklerden mantarlara, balıklara ve hayvanlara kadar diğer tüm canlılar dünyadaki biyokütlenin sadece %5’ini oluşturur. Çalışmadaki bir diğer sürpriz ise okyanuslardaki yaşamın tüm biyokütlenin sadece %1’ini oluşturması.Yaşamın büyük çoğunluğu karada bulunuyor ve büyük bir parça yüzeyin derinliklerinde gömülü olan bakterilerdir. Araştırmanın başında bulunan, İsrail’deki Weizmann Bilim Enstitüsü’nden Prof. Ron Milo, “Biyokütlenin tüm farklı bileşenlerine dair kapsamlı, bütünsel bir araştırmanın daha önce bulunmadığını görünce şok olmuştum. Bu araştırmanın insanlığın Dünya’da oynadığı baskın rol hakkında bir perspektif kazandıracağını ümit ediyorum” diyerek, hayvancılığın büyük çevresel etkisi nedeniyle artık daha az et yemeyi seçtiğini ekledi. Gezegenin insan faaliyeti tarafından dönüşümü, bilim insanlarını yeni bir jeolojik dönem olan Antroposen (İnsan Çağı) ilan etmenin eşiğine getirdi. Bu değişikliğin işareti dünya genelinde artık her yerde bulunan evcil tavukların kemikleridir. Yeni çalışma, tavuk ve diğer kümes hayvanlarının gezegendeki tüm kuşların %70’ini oluşturduğunu ve sadece %30’unun vahşi olduğunu gösteriyor. Resim, memeliler için daha da belirgindir. Dünyadaki tüm memelilerin %60’ı çiftlik hayvanlarıdır, çoğunlukla sığırlar ve domuzlar, %36’sı insan ve sadece %4’ü…
Buzulların iklim değişikliği yüzünden beklenenden daha hızlı erime eridiğine ilişkin iki yeni araştırma yayımlandı. Buna göre, küresel ısınma durdurulamazsa 80 yıl içinde deniz seviyelerinden yükselme 2.5 metreyi bulabilir ve milyonlarca insanı yerinden edebilir. İklim değişikliği nedeniyle buzulların beklendiğinden daha hızlı eriyeceğine dair iki yeni araştırma büyük ses getirdi. Küresel ısınmanın durdurulmaması halinde 2100’e kadar deniz seviyelerindeki yükselme 2,5 metreyi bulabilir. Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) adlı akademik dergide Pazartesi günü yayımlanan makaleye göre Grönland ve Antartika’da bulunan kara buzullarının erimesi sonucunda deniz seviyelerindeki yükselme 2100’e kadar IPCC’nin (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) 2013 raporundaki tahminin çok üzerine çıkabilir ve 2,37 metreyi bulabilir. Araştırmayı yapan Bristol Üniversitesi’nden Jonathan Bamber, New Scientist’e verdiği mülakatta önümüzdeki 80 yıl içinde deniz seviyeleri bu düzeyde yükselirse, bunun toplumsal bir çöküş anlamına geleceğini söyledi. Söz konusu makale 22 uzmanın görüşlerini içeren yapılandırılmış bir uzman yargısı derlemesi. Uzmanların değerlendirmesine göre yüzyıl sonuna kadar küresel ısınmanın 5 dereceyi bulması 1,79 milyon kilometrekare kıyı alanın deniz tarafından yutulması ve bu alanlarda yaşayan 187 milyon insanın göç etmesi anlamına gelecek. 2013’te yayımlanan IPCC’nin 5. Değerlendirme Raporu’nda en kötü senaryoya göre yüzyıl sonundaki deniz seviyesi yükselmesinin 1 metrenin altında kalacağı tahmini yapılıyordu. Antartika buzulları bazı yerlerde 100 metre inceldi Geçen Perşembe…
TUNCELİ’nin Nazımiye ilçesinde nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunan endemik bir tür olan benekli Anadolu semenderleri görüntülendi. Türkiye’de Muş, Bingöl, Malatya ve Bitlis‘te varlıkları tespit edilen ‘benekli Anadolu semenderi’ Tunceli’nin Nazımiye ilçesine bağlı Aşağı Doluca köyündeki derede görüntülendi. Benekli Anadolu semenderlerini görüntüleyen doğa fotoğrafçısı ve belgesel yapımcısı Mahmut Boztaş, Türkiye’de 2 tür semenderin olduğunu söyledi. Nesilleri tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan birçok hayvanın Tunceli’nin doğasında yaşadığını anlatan Boztaş, “Türkiye’de soyları tükenme tehlikesinde olan birçok hayvan Tunceli’de çoğalmaya başladı. Benekli Anadolu semenderi ile Anadolu lekeli semenderini çoğu kişi karıştırıyor. Bu iki tür Türkiye’de yaşayan ve ender görülen hayvan türleridir. Birbirlerine benzedikleri için çoğunlukla karıştırılıyor. Benim çektiğim benekli Anadolu semenderi Türkiye’de bir zamanlar soylarının tükendiği düşünülüyordu, ama son yıllarda çok az da olsa görüntülendi. Türkiye’ye özgü endemik bir tür. Daha çok Muş, Bingöl, Malatya ve Bitlis yöresinde yaşadıkları sanılıyor, ama ben ikinci kez Tunceli’de görüntüledim. Nazımiye’ye bağlı Aşağı Dolucu köyü yakınlarında bir dere kenarında önce bir tane benekli semender fark ettim. Görüntülemeye başlayınca bir süre sonra bir tane daha gördüm. Çok güzel görüntü oluştu” dedi. Kaynak: Hürriyet
Yeni Araştırma: Su Seviyesi Tahmin Edilenden Fazla Yükselebilir, Milyonlarca İnsan Yerinden Olabilir Bilim insanları, Grönland ve Antarktika’da buzulların erimesinin hızlanması nedeniyle, küresel çapta su seviyesinin tahmin edilenden daha fazla yükselebileceği, bunun da yüz milyonlarca insanı yerinden edebileceği uyarısında bulundu. Uzun zamandır dünyadaki su seviyelerinin 2100’e kadar en fazla 1 metreden daha az yükseleceği düşünülüyordu. Uzman görüşlerine dayanarak yapılan yeni araştırma, gerçekte bu seviyenin iki katına çıkabileceğini öngörüyor. Bunun da, yüz milyonlarca insanın yer değiştirmek zorunda kalmasına yol açabileceği belirtiliyor. BBC’den Matt McGrath’ın haberine göre su seviyelerindeki yükselme, 2013 yılında Hükümetlerarası İklim Değişimi Paneli’nin (IPCC) yayımladığı 5. İklim Değişikliği Değerlendirme Raporu’nda ele alınan en tartışmalı konulardan biriydi. Rekor düzeydeki gaz salımında ciddi azalmalar olmaması halinde, küresel ısınmanın su seviyelerini 2100’e kadar 52 cm ile 98 cm arasında artırabileceği kaydediliyordu. Pek çok uzman su seviyelerindeki yükselmenin bu tahminin ötesine geçeceğini düşünüyor. Uzmanlar, buz örtülerinin erimesinin su seviyelerini ne kadar artıracağına ilişkin yapılan çalışmaların, bu örtülerin nasıl eridiğine dair tüm bilinmezliklere yanıt verecek şekilde incelenmemesinden endişe duyuyor. İki Metrenin Üzerine Çıkabilir Daha net bir resim elde edebilmemiz için, bu alanda çalışan öncü araştırmacılar, Grönland ve Doğu ile Batı Antarktika’da yaşananlara ilişkin bilgiler temel alarak yapılan tahminler üzerinden bir çalışma hazırladı. Araştırmacıların görüşüne göre,…
Atmosferdeki karbondioksit oranı, şimdiye dek dünya üzerinde görülen en yüksek seviyeye ulaştı. Uzmanlar, ölçülen 415, 5 ppm’lik düzeyi ‘Bu bizim bildiğimiz gezegen değil’ sözleriyle yorumladı. Hawaii’deki en eski gözlemevinde yapılan ölçümler, atmosferdeki karbordioksit (CO2) seviyesinin endişe verici boyuta ulaştığını ortaya koydu. 1958’den bu yana atmosferdeki karbondioksit miktarını kayda geçen Mauna Loa Gözlemevi, 13 Mayıs’ta havada 415.5 ppm’lik (her milyondaki partikül miktarı) CO2 ölçümü yaptı. Bu sonucun, insanlık tarihi boyunca görülmüş en yüksek yoğunlaşmanın kanıtı olduğu belirtildi. 350 ppm seviyesinin aşılması, ortalama sıcaklıklardaki artışın tehlikeli seviyelere ulaşması için kritik eşiğin aşılması anlamına geliyor. 1910 yılında 200 ppm olarak ölçülen atmosferdeki CO2 oranı, Mart 1958’deki ölçümlerde 313, Mayıs 2013’te 400 ppm’ye kadar yükselmişti. Meteoroloji uzmanı Eric Holthaus, “Gezegenimizdeki atmosfer, insanlık tarihinde ilk defa 415 ppm’den fazla CO2 barındırıyor” diye tweet attı: “Üstelik yalnızca kayıtlı tarihte değil; yalnızca 10.000 yıl önce tarımın icadından beri de değil. Çağdaş insanların milyonlarca yıl önce var olmasından beri. Böyle bir gezegeni ilk defa görüyoruz.” Bilim insanlarına göre atmosferdeki karbondioksit oranının artışının temel nedeni insan kaynaklı faaliyetler. En büyük pay, fosil yakıtların kullanımı nedeniyle enerji sektörüne ait. Atmosferdeki karbondioksit oranının artış eğilimi devam ederse rekor sıcaklıklar, kuraklıklar, aşırı yağışlar ve seller birer istisna olmaktan çıkacak. ‘Devam eden fosil yakıt…