Bilkent’e taşınan Yüksek İhtisas Hastanesi’ne ait binanın kendilerine devredilmesini beklediklerini belirten Ankara Üniversitesi DTCF Dekanı Prof. Dr. İhsan Çiçek, “Yüksek İhtisas binasının bize verilmesi hem iş güvenliği, hem eğitim, hem güvenlik açısından elzem bir olay” dedi.
Bilkent Şehir Hastanesi’ne taşınan Yüksek İhtisas Hastanesi’nin bulunduğu arazinin fakülte üzerine kayıtlı olduğuna dikkat çeken Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) Dekanı Prof. Dr. İhsan Çiçek, fakülte olarak eğitim ve araştırma faaliyetlerinde fiziki mekân sıkıntısı yaşadıklarını anlattı. Mevcut bina ile hemen arkalarındaki Yüksek İhtisas binası arasında koridor sağlayarak kampüsü genişletmek istediklerini kaydeden Dekan Çiçek şunları söyledi:
METREKAREYE BİR KİŞİ DÜŞÜYOR
“Rektörümüz, devirle ilgili Sağlık Bakanlığı ve Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü’ne yazı yazdı. Arazinin 1983 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi adına kayıtlı olduğunu, buranın eğitim öğretim amaçlı kullanılmaya devam edilebilmesi ve kampüs bütünlüğü açısından kullanılabilmesi için devrini istedi. Her iki kurum da ‘Hastane boşaldıktan sonra devri yapılabilir’ dedi. Ne yazık ki bugüne kadar gerçekleşmedi. Kanuni olarak tapu tahsisi bizde. DTCF kurulduğu zaman 250 öğrenciyle kurulması hedeflenmiş. Yıllar içinde kontenjanlar arttı. Şu anda 7 bin 900 civarında lisans öğrencimiz, bin 900 civarında da lisansüstü öğrencimiz var. Yaklaşık olarak 10 bin kişiye hizmet ediyoruz. Fakültenin kapalı kullanım alanı yaklaşık olarak 18 bin metrekare. Hocalarımızı ve idari çalışanları da dahil ettiğimiz zaman metrekareye bir kişi düşüyor. Çok yoğunuz, bu yoğunluk yönetimsel sıkıntılar çıkarıyor. Kış döneminde fakültenin önünden geçseniz araba park edecek yerimiz yok, yola taşmışız. Bu, güvenlik sorunu yaratıyor. Allah korusun bir yangın çıksa itfaiyenin girebileceği bir kapımız yok. Sağlık problemi olsa ambulansın ilerleyebileceği durum yok. O yüzden yeni alanlara çok ihtiyacımız var. Şu anda rektörlüğümüzün vizyonu, uluslararasılaşma. Geçen sene felsefe alanında Türkçe’ye ek olarak İngilizce felsefe eğitimine başladık. Bu sene arkeolojide, önümüzdeki yıl antropoloji ve coğrafyada başlayacağız.
GÖLBAŞI’NA GİDİP GELİYORLAR
Bütün yabancı dillerde hazırlık sınıfı koyuyoruz ve 4 yıllık lisans eğitimini o dilde yapıyoruz. Bunu yapabilmemiz için alana ihtiyacımız var. Alanımız yetersiz olduğu için öğrencilerimizi Yabancı Diller Yüksekokulu’na gönderiyoruz. Hocalarımız, öğrencilerimiz Gölbaşı’na gidip geliyor. Öğrencilerin fakülteyle ilişkisi de kesiliyor. Yüksek İhtisas bize verildiğinde çocuklarımızı burada eğitebileceğiz. Bütüncül, iyi bir eğitim yapabileceğiz. Öğrenciler arasındaki ideolojik olaylar burada güvenlik sorununa sebebiyet veriyor. Öğrenciler bu kadar küçük bir alanda sürekli temas halinde oluyor ve bu durum da güvenlik sorunlarına sebebiyet veriyor. O bina bize devredilirse güvenlik sorunu da rahatlayacak. 40 tane dil eğitimi yapıyoruz. Halk da özel öğrenci olarak derslere katılmak istiyor. Mekân sıkıntısından bunları geri çevirmek zorunda kalıyoruz. DTCF olarak bir marka değerimiz var. Hoca potansiyelimizin yüzde 25’ini kullanıyoruz. Bundan çok daha verimli işler yapabiliriz.
İKİNCİ DÖNEME YETİŞEBİLİRİZ
Yüksek İhtisas çok önemli bir fırsat. Orası yaklaşık olarak 23 bin metrekare bir alan. Koridor sağlayarak iki mekânın birleşmesiyle efektif kullanım sağlanabilecek. Yüksek İhtisas binasının bize verilmesi hem iş güvenliği, hem eğitim, hem güvenlik açısından elzem bir olay. Cumhurbaşkanımızın ve Sağlık Bakanımızın Ankara Üniversitesi’ne bu olanağı sağlayacağını düşünüyorum. Bahar ayında taşınmalar bitince biz de planlama ve incelemeler yaptık. Yaz aylarında da tadilat yapıp 2019-2020 eğitim öğretim yılı için burayı da dahil ederiz diye düşündük. Ancak şu anda verilse ikinci dönemde daha rahat bir eğitim öğretimi bu binayla sürdürebiliriz. Planları aldık, inceledik, gezdik. Sadece gerçekleştirme kaldı.”
KAZI ÇALIŞMALARI ARAZİDE BİTMİYOR
Zeugma’dan Teos’a, Kültepe’den Alacahöyük’e kadar Türkiye’de en fazla arkeolojik kazı yapan fakülte olduklarını belirten Çiçek, “Kazı, sadece arazide yapılan bir çalışma değil. Orada bulunan malzemelerin incelendiği, araştırıldığı salonlara, laboratuvarlara ihtiyaç var. Sıkışık mekân yüzünden bu işlemi de tam yerine getiremiyoruz” dedi.
Yorum Yapılmamış