GÜNÜMÜZ DÜNYA SORUNLARI

25 Mayıs 2023

Geçen hafta, Dr. Ali Ekber GÜLERSOY’un göndermiş olduğu hepsi birbirinden değerli coğrafya kitaplarından bir diğeri de “Günümüz Dünya Sorunları” adındaki, pek çok yazarın seçkin bölümlerinden meydana gelen kitaptır. Öncelikle kitap tanıtımımızda şunu gözden kaçırmamanızı rica ediyorum. Normal bir insanın bu kadar çok akademik kitabı bir çırpıda okuması olanaklı değildir. Bu yüzden elimden geldiğince okuduğum, ilgi çekici ve sizlerin acilen görmesi gerektiğini düşündüğüm kitapları paylaşacağım.

PEGEM AKADEMİ yayınlarından çıkan “Günümüz Dünya Sorunları” adlı kitap 294 sayfadan oluşmaktadır. Dr. Hakkı Yazıcı ve Dr. Kenan Arıbaş hocalarımızın editörlüğünü yaptığı bu kitap 2011 yılından bu yana güncellenerek gelişiyor. Dr. Hasan KARA, Dr. Hakan KOÇ, Dr. Kenan ARIBAŞ, Dr. Tahsin YILDIRIM, Dr. Eren YÜRÜDÜR, Dr. Hasan IŞIK, Dr. Hatice Demirkaya GEDİK, Zeliha GÖRGÜLÜ, Dr. Hasan Gürbüz, Dr. Mustafa Kışoğlu ve Dr. Ali Ekber GÜLERSOY’un bölüm yazılarından oluşan bu eser 8 bölümden meydana gelmektedir.
“Günümüz Dünya Sorunları” kitabımızın bölümleri;

  • Dünyada Yoksuluk Ve Açlık Sorunu: Dr. Hasan KARA
  • Hızlı Nüfus Artışı ve Olası Sonuçlar: Dr. Hakan KOÇ
  • Irkçılık: Dr. Kenan ARIBAŞ, Dr. Tahsin YILDIRIM
  • Küreselleşme ve Ekonomik Sorunlar: Dr. Eren YÜRÜDÜR
  • Yirminci Yüzyıldan Yirmibirinci Yüzyıla Enerji Sorunu: Dr. Hasan IŞIK
  • Günümüz Dünya Sorunları ve Medya: Dr. Hatice Demirkaya GEDİK, Dr. Zeliha GÖRGÜLÜ,
  • Güncel Çevre Sorunları: Dr. Hasan Gürbüz, Dr. Mustafa Kışoğlu
  • Yanlış Arazi Kullanımı: Dr. Ali Ekber GÜLERSOY tarafından hazırlanmıştır.Kitabın tamamını okuyamadım. Ama elime alır almaz; ‘Dr. Hakan KOÇ, Dr. Eren YÜRÜDÜR ve Dr. Ali Ekber GÜLERSOY’a ait bölümleri inceledim. Dünyada Nüfus problemini ele alan Dr. Hakan Koç kullandığı güncel verilerle* meseleye oldukça doğru yerden bakmıştır. Yani nüfusun artışındaki korkunç nicel büyümenin, kitleleri doyuracak kaynak artışıyla paralel olmaması dikkat çekicidir. Küreselleşmeyi ele alan Dr. Eren YÜRÜDÜR’ün “globalization” olgusunun Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle birlikte ortaya çıktığı gerçeğini “es geçmesi” beni şaşırttı açıkçası. Çünkü günümüz dünyasının sömürü çarklarının ortaya çıkışında, iç kuşku yok ki Varşova Paktı’nın dağılması ve Sovyetlerin çökmesiyle beraber ABD’nin “delisiz köyde değneksiz gezen manyak” rolüne bürünmesi etkili olmuştur. Tek kutuplu dünya olarak adlandırılan bu yenidünya modeli sayesinde emperyalist ABD; Irak, Yemen, Afganistan, Yugoslavya, Sırbistan gibi pek çok ülkeye doğrudan kan dökerek müdahale etmiştir. Dünya hızla küreselleşe dursun, ABD’nin akan gözyaşında büyük payı olduğu atlanamaz bir gerçektir. Dr. Yürürdür meselenin bu biçiminin gayet farkında olmalı, ama üniversitede hoca olmanın sanırım en tatsız kısımlarından biri bu…

Eğitim fakültesindeki değerli bir fiziki coğrafyacı olan Dr. GÜLERSOY, ‘Yanlış Arazi Kullanımı’ konusunu tarihsel, kökensel, sonuç bağlamında ele almıştır. Kitabın en geniş bölümünü oluşturan yanlış arazi kullanımı meselesini M.Ö. 7-8.000 yıllarından günümüze doğru değerlendirmiştir. İnsanın araziye karın doyuran bir anne olarak bakması ile başlayan bu süreç, her seferinde nüfusun artmasıyla toprağın daha fazla kullanılmasına ve son tahlilde arazinin yanlış kullanılmasına giden sürece yol açmıştır. Arazi kullanımındaki asıl büyük bozulmaları (degradasyon) Sanayi Devrimi’nden sonra görüyoruz. Sayın Gülersoy, bunları oldukça değerli şekillerle açıkladıysa da, kitabın baskı ve kağıt kalitesi bu görsellerden istenen verimin alınamamasına yol açmıştır.

Dünyada ve Türkiye’de arazi kullanımında görülen hataları aktaran Dr. Gülersoy, nüfus ve yerleşmenin uygun olduğu sahaların (yani ökümen’in) bütün Dünya yüzeyinin sadece % 25’ini oluşturduğunu dile getirmektedir. Buralarda görülen degradasyonun fiziksel, kimyasal ve biyolojik yanlarından (yani ana coğrafi özelliklerinden) bahseden Dr. Gülersoy, bu süreçte bilhassa kimyasal olayların etkisinin daha fazla olduğunu vurguluyor. Yanlış arazi kullanımının artmasında;

  • aşırı ve kontrolsüz nüfus artışı,
  • bazı ülkelerde gelir ve eğitim seviyesinin çok düşük olması,
  • hatalı tarım ve kalkınma planları,
  • tarıma ve yerleşmeye uygun olmayan alanların tarıma ve yerleşmeye açılması,
  • fosil yakıt tüketimi ve çevre kirliliği,
  • orman alanlarının yok edilmesi,
  • aşırı ve erken otlatma
  • hatalı madencilik uygulamaları
  • yanlış tarım uygulamaları
  • yolların yanlış yerlerden geçmesi,
  • yerleşim alanlarının plansız gelişmesi,
  • katı ve sıvı atıkların gelişigüzel depolanması

olgularının belirleyici olduğunu dile getiriyor ve bunları başlık başlık açıklıyor.

Türkiye’de hatalı arazi kullanımı meselesini de ele alan Dr. Gülersoy ülkemizde erozyon şiddetine göre dağılımı veriyor. Erozyona yol açan etkenleri göre ayrı ayrı değerlendiren yazar, erozyon sonucunda kaybedilen toprak miktarındaki büyüklüğe dikkat çekiyor. Yanlış arazi kullanımının yol açtığı tuzlaşma(salinizasyon), alkalileşme (solonizasyon), asitleşme, kirlenme (polüsyon) ve nütrient maddelerin azalması tükenmesi konularında etraflıca bilgi veriyor. Yanlış arazi kullanımının etkisiyle ortaya çıkan biyolojik süreçleri ele alan yazar, yanlış arazi kullanımının sonuçlarını ve dünyadaki dağılışını sunuyor. Sonuç bölümüne bence Dr. Gülersoy’un şu hatalı değerlendirmesi damgasını vuruyor.
“özetlenmeye çalışılan kapitalist ekonomik model dünyaya refah getirememiştir. Bunun karşıtı sosyalist uygulamalarda pratikte doğal kaynakların dejenerasyonunu hızlandırmıştır.”

Sosyalizmin bir ülkede hatalı çevresel projeler yapmasının ideolojinin doğru veya yanlış olmasıyla alakası olmadığını düşünüyorum. Oldukça iyi bildiğim Konya Ovası’na su getirmek için milyonlarca dolar harcanan KOP** tamamen hatalı bir proje olup, bütünüyle bir çevresel ve ekonomik yıkıma yol açacaktır. Bu durum KOP’ni gerçekleştirmeye çalışanların kötü insanlar olduğunu göstermez diye düşünüyorum.

* Günümüzün dünyasında güncel veri adında bir kavramın artık yok olduğunu hatırlatmak isterim. Çünkü hocalarımız kitabın çıktığı 2015 verilerini kullanmış olsa bile, bu veriler şu anki internet sayesinde eski veriler haline gelmiştir. Dolayısıyla artık coğrafya kitapları ve özellikle de “beşeri yani insani coğrafya” kitaplarını değerlendirirken günümüz yaşamının yegâne gerçeğinin, hız olgusu olduğunu unutmamalı ve baktığımız yerdeki felsefenin niteliğine odaklanmalıyız.

** KOP – Konya Ovası Projesi

 

Bu akademik seçkiyi satın almak için;
https://pegem.net/urun/Gunumuz-Dunya-Sorunlari/61534

Yorum Yapılmamış

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir